yazar cafe

Bumerang - Yazarkafe

19 Aralık 2016 Pazartesi

Yuvayı dişi kuş yapmasaydı....

Yuvayı dişi kuş yapar... 

hadi ordan biz kuş muyuz?

sen hiç kuş yuvası gördün mü?
tamam kus yuvasıda kolay olmuyor da,
 bizim ki ile nasıl bir tutulur,

simdi birileri Evrimmmm o bir atasözü diyor, duyuyorum, 
biliyorum atasözü ama o atasözünden yola çıkıp neler bekleniyor bizden neler..

şimdi şu , 
kız çocukları hep evcilik oynuyor falan muhabbetine ben de dahil olmayacağım
 zira ben pek evcilik oynamadım
ama bir vakit geldi, 
şimdi aklımın almadığı şekilde,
 az bir zamanda tanıdığım, 
sevdiğim bir adamla evlendim, 
yuvamı kurdum, 
yine zamanı gelince 
o saat çaldı anne oldum.

asıl konu ne!

asıl konu biz kadınların aynı anda üzerine düşen görev ve sorumluluklar

kadınsın, 

evlendin, 

mutfak sana ait, buzdolabı, 
yemekler, biten erzak, yapılacak yemek vs.
salon sana ait, 
kumandanın pili, koltukların temizliği vs.
banyo sana ait, 
biten tuvalet kağıdı, sabun, şampuan vs.
yatak odası sana ait, 
dolapların düzeni, kıyafetler, çamasır takibi, kayıp çoraplar...
bu böyle ilerliyor tabi evin tamamı dişi,

bunu en iyi çeyiz alış verişinde anlamıstım.
süpürge benim için, 
çamasır bulaşik makinası benim için, 
ütü benim için, buzdolabı benim icin 
sanki kendi kendime evleniyorum.
yatak çarşafları çicekli böcekli, neden kadın seçiyor o yüzden
herşey dişi 

sonra çalışyorsun, 
bir ofistesin
bakımlı ol, 
makyajsız gelme,
hergün spor ayakkabı giyme,
enerjik ol,
pozitif ol,
ofiste ağlama,
çalışkan ol, dikkatli ol 

AMA

tüm bunları dolapta domates var mıydı diye düşünürken yap.

diyelim ki yaptın, yapabilenleri tanıyorum ve hayranım onlara
vakti geldi, istedin, özendin ne olduysa anne olmak istedin,

hamilesin

miden bulanır, uykun gelir
şişmanlarsın
ağırlaşırsın
ve
yukarı da yazanlara devam etmek zorundasın...
evın bakımı, işin bakımı ve kendi bakımın, bebeğinin bakımı...

doğurdun

dünya ne değişik bir yermiş,
uyumadan kaç gece yaşayabilirsin, 
kız kardeşim 3 yıl yaşadı uyumadan...

3 ay sonra işe başladın,
bebeğini evde bıraktın, daha gün ağarmamışken bindin servise,
çantanda süt sağma makinası,
hala üzerindeki hamilelik kiloların
saçma bir saç kesimi
dandik bir makyaj
yarım aklın ile gittin iş yerine
senden beklentiler aynı ama

ahhh ne yakındım
yakınmak göbek adım

neyse başladın işe eh özlemişsin
arkadaşları, işi, sosyal olmayı
aaaa
bir yeni yetme çocuk çıkar karşına
kesin çıkar...
evli bile değil
ama pardon senin hiç birşeye hakkın yok unutma!

sana sorulmadan yaptığın iş değişmiş
onu öğren, 
hergün bilmem ne kadar süt sağlamaya çalış,
aklın sürekli bebeğinde olsun,
iste yanlışlık yapma sakın,
sonra , 
sonra mi buna ancak bir yıl dayan ve eve geç

artık evdesin
zihnindekiler, ruhundakiler ile evdesin
peki biraz dinlen, bebeğin ile başbaşa vakit geçir...

aaaa dünya ne değişikmiş
şimdi sana mesleklerini söyliyim de bil!
sen
aşçısın
temizlikçisin
housekeepingsin
hemşiresin
doktorsun
hasta bakıcısın
pedegogsun
psikologsun
sabır taşısın
dilek taşısın:) (ferdi özbegeni severim de)
annesin
oyun arkadasısın
ana okulu ögretmenisin
işçisin
en ala emekçisin

ve tabi ki bu durumda annemin deyimi ile hint fakirisin 


yaaaa 
bir kadınsın...

hayırlı uğurlu olsun ....




18 Aralık 2016 Pazar

İnsan Değişmiyor

Hayat, sürekli sorumluluklar peşinde koşmak değil mi? (herşeyi halletti hayatın anlamını da buldu, tebrikler)

Bundan... 17 yıl önce, orta okul sonunda lise için girilmesi gereken bir sınav vardı.. adını hatırlayamıyorum.

 o sınava hazırlanabilmek için yarı dönem dershaneye yazılmıştır. tabi sürekli test kitapları alıyorum ama ne zaman test kitabı almak için kitapçıya gitsem bir de okumak icin roman alıp çıkıyorum. o dershane zamanı gitmediğim sinema filmi yok, vizyonu yakından takipteyim.
ne zaman ders çalışmak için otursam kırk saat nelere çalışacagımın planı yapar, günlük yazar, kitap okur hali ile yorulur uyurdum. tabiki çalştığım günler de olurdu ama genel tablo böyleydi neyse öyle böyle iyi bir liseye gittim sıra geldi üniversite sınavı zamanına...

o zaman dershane işini sıkı tuttuk, ders aldım ama bende durum aynı, ders çalışmam gereken zamanda kitap okuyorum , yazı yazıyorum hayaller kuruyorum. hadi yaştan dedik, olur öle dedik geçti zaman öyle böyle üniversiteyi kazandım.

başladım okumaya, şehir dışındayım, yurtta kalıyorum. yatağın içi kitap dolu neyseki bahanem sağlam, okuduğum bölüm için çok okumak gerek, eee bende okuyorum:)

yazıyorum sürekli defterler elimde, o zaman bilgisayarım yok, zaten interneti sadece uzaylılar kullanabiliyor:)
sınav zamanı geliyor, hooop Evrim'de bir yaratıcılık, başlıyorum aileme mektuplar yazıyorum, yeni kitaplar okuyorum, derslere de çalışyıorum ama asıl aktivite başka yerlerde. demem o ki ne zaman zihnimi tamamen bir noktaya odaklamam gerekse zihnim bambaşka bir yerlerde oynamak istiyor.

Şimdi takip ettiğim iş ile ilgili yogunluk yaşadığımda, işte böyle yazıyım, film izliyim, kitap okuyayım veya takılayım istiyorum..

yıllar geçiyor, ben aynı ben devam ediyorum ....


10 Aralık 2016 Cumartesi

Öz Eleştiri

burada, saatlerdir hiç birşey yapmıyorum...

kelimenin en gerçek hali ile hiç birşey...

hayatıma ait uzun süreler, ya yaptıklarımı beğenmeyerek ya da yapmadıklarıma hayıflanarak geçirdim.

ama hep planlar yapardım hala da yapıyorum,
bazı planlarımı uyguladım, mutluyum
bazılarını hep öteliyorum farkındayım.
kendime dürüst müyüm, kendime haksızlık mı yapıyorum bilmiyorum.
filmler seyrediyorum,
kitaplar okuyorum
fikirlerim var,
ama ne oluyor da biri gelip
'sahi sen film seyretmiyorsun dimi' diyebiliyor,

izin veriyorum,
cevap vermiyorum,
özel alanlarımı oluşturmamışım
kendi değerimi, kendim kabul etmiyorum,

bir süredir saçım ile ilgili birşey deniyorum
herkesi rahatsız ediyor,
neden kimse,
saçıma değilde, kaşlarıma değilde kafamın, ruhumun içine bakmak istemiyor!

herkes birbirini kendi dünyasına göre değerlendiriyor,
o, saçını boyatmıyorsa mutsuz, eşittir ben de mutsuzum
ama değilim!
ne kadarı beyazlıyacak merak ediyorum.
ne zaman bıraktık saygı duymayı
kendi kılıfımızdan çıkıp, diğerini o şekilde ne zaman göreceğiz?

hiç bir fikrim yok,
değişik bir ruh hali içinde birşeyler olmasını bekliyorum
belki bir beklenti hastalığıdır, benim ki,

ne gelecekse iyilik ile gelsin





8 Aralık 2016 Perşembe

münzevi: Komik Planlar

münzevi: Komik Planlar: Acaba ne kadar plan yapıyoruz? ne kadar plan gerçekleşebiliyor,  komik diyorum çünkü, biz planlar yaparken aslında bizi neler bekliyor....

Komik Planlar

Acaba ne kadar plan yapıyoruz?
ne kadar plan gerçekleşebiliyor, 
komik diyorum çünkü, biz planlar yaparken aslında bizi neler bekliyor. 
bir sabah, hatta klasik bir pazartesi sabahı, hastaneden oğlunuzun tahlil sonuçlarını almak için gittiğinizde, hastahaneden çıkıp, kahvaltı yapar, kahve içer sonra çalışmaya başlarım dediğinizde, yarım saat sonra dünyanın başınıza yıkılacağını düşünebiliyor musunuz?
ya da dünyanız başınıza yıkılmışken, nasıl bunun altından kalkacağınızı düşünüp yine planlar yapmaya başladığınızda yarım saat sonra herşeyin bir yanlışlık olduğunu öğrenip, rahatlayıp yeni planlar yapmak sizce de komik değil mi?

aslında hiç birşey komik değil, sadece gülerek hafifletmeye çalıştığımız ağır yüklerimiz var...

vay be ne yükler acaba...

neyse ben aslında 2017 de okumak istediğim kitapları yazmak istemiştim ama sonra korktum plan yapmaya, bakalım sağlık, zaman, huzur ve hayat müsade ederse 2017 de yapmak istediğim şeyler var.

bir plan daha aralık bitmeden istediklerimi buraya yazmak istiyorum, müsade var mı?

iyi geceler okuyanlara:)

2 Aralık 2016 Cuma

Rutin

sürekli yapılmayan şeyler, unutuluyor veya istikrarını kaybediyor
önemini yitiriyor.
yaşamına rutinleri ekleyen insanlara hayranım.
bugun benim banyo günüm diyip, o gün banyosunu yapan insanlar,
her aksam cildimi temizlerim, hiç bir akşam aksatmam..
hiç böyle bir rutinim olmadı,
öyle bişey olduğunda hemen bozdum
bilerek mi bozdum
hayır
ya bozuldu ya ben bıraktım.

şu günlerde sorumluluklar aldı başını gidiyor
toparlayamıyor gibi hissediyorum ama toparlamak zorundayım...
yeni yıl güzel gel ...