yazar cafe

Bumerang - Yazarkafe

3 Kasım 2015 Salı

KEREVİZ

Belki sen güne devam ediyorsundur sevgilim
Ben yatağıma serildim
Öpsen geçecek yorgunluklarım var benim
Senin yıkılacak duvarların
Benim yapmam gereken kerevizim…


28 Ekim 2015 Çarşamba

Evlilik Oyunu, Evcilik Oyunu muydu ???

Dağınık evimden sesleniyorum ;

Bu yazıyı; çalışkanlar, titizler, takıntılılar, mutlular, yardım severler,özverililer ve vs’ler üzerlerine alınmasın.

Ben daha çok; tembellerden, çabuk yorulanlardan, dağınıklardan ve farklı şeylerle uğraşmaktan mutlu olanlardan bahsedeceğim.

Pek evcilik oynamadım, aileme tutturup da aldırdığım ve hala çok sevdiğim yegane oyuncağım da kırmızı robotumdu.

Şimdi “aaa  evliliği kötüleyecek” demeyin.

Evlilik iyidir ! Evlenmemiş olana ! J

Evlilik kurumu diye bir tanımlama bulunuyor, evlilik iki tarafın resmi bir anlaşma yaparak imza atması ile kurulan karşılıklı çıkar, menfaat ve sadakat gerektiren ciddi bir kurumdur.

Bakmayın civcivli kıyafetler giyilip olmadık adetlere göre gelin başı, damat tıraşına siz.
 Önemle ciddiye alınması gerekir ama asıl altında yatan da cinsel münasebetlerin yasal şekilde yapılması arzusudur.

“Eyyy devlet, konu, komşu, akrabalar, eş, dost… evlendik biz artık şey yapabiliriz dimi…”

Peki ama evlilik ile birlikte gelen görev ve sorumluluklar?
 aslında asıl amacım onlardan bahsetmekti.

Neden evcilik oyununu sadece kızlar oynar?

Tüm o minicik pembe mutfak eşyalarını etrafına dizeleyen kız çocuk tüm oyun boyunca yemek yapar, ortalığı toparlar…
Neden kız çocuk oyun esnasında sabit durur da, erkek çocuklar tüm hareketli eğlenceli oyunları oynarlar?
 Bütün maceralı, koşmalı yakalamalı atlamalı işler erkeklerin, kızlara yapraklardan pilav, kumdan köfte yapmak…

Büyüyüp evlendiğimizde de kadının en evde oturanı, en çok yemek ve temizlik yapanı makbul dimi.
Yapmasak eşlerden önce anneler ve kayınvalideler kınamaya başlar.

Feminist değilim. Evliliğimde mutsuz da değilim ama erkeğin sadece para kazanmakla yükümlü olduğu, bir işin ucundan azıcık da olsa tuttuğunda büyük alkış aldığı bu düzeni kınıyorum.

Öğrenciyken katıldığım bir sosyoloji kongresinde, bir arkadaş oturumu açarken ülkenin gidişatından memnuniyetsizliğini belirtmek için

“Ey sosyologlar uyanın!!!”  demişti

Ondan alındı ve uyarlama yaparak

“Ey kadınlar uyanın, her işi biz yapıyoruz !!!!”


 demek istedim...

23 Ekim 2015 Cuma

Sapanca Tatilimiz

Herkese Selam
Biz sıklıkla bir yerlere gitmeyi isteyen ve seven bir aileyiz,
Bizde bavul toplama yolculuk yapmak bir zevk gibidir,
Bütçemiz, olanaklarımız el verdikçe gezer tozarız.
Birimizden biri yolculuk yapacaksa ona yardımcı oluruz.
Geçen hafta pazarteside havanın ışıl ışıl hali sanki kulağımıza “hadi yola çıkın” diye fısıldadı
Yada haykırdı mı desek…
                                                                                                                                                              Daha önce annemin gidip çok sevdiği, benimde sıklıkla arkadaşlarımdan duyduğum
Sapanca’ da bulunan NG Güral Sapancaya gittik
NG Sapanca, Bolu yolunda Sapanca istikametinde yer alan ağaçlı bir alanın içine kurulmuş şık bir tesis.
Adapazarı Ankara Sapanca yollarının ayrıldığı bir dönemeçten Sapanca istikametine devam ediliyor ve iki yönlü bir yolda devam ettikten sonra tesis yolun solunda bulunuyor.
Tesise giriş geniş ağaçlı bir yoldan oluşuyor, tesisin en büyük özelliği de bol ağaçlı bir alanda yer alması.
Ayrıca yüzme havuzunun dinlendirici mavi çinileri ve hamam, saunanın güzelliğini anlatmakla bitmez fırsat yaratıp sevdiklerinizle gitmenizi tavsiye ederim
fakat tatil zevklerine ve deneyimlerine güvendiğim bir arkadaşım aynı güzergah üzerinde daha güzel yerler olduğundan da bahsetti, Nuhun Gemisi gibi tesislerinde bulunduğunu söyledi, giden varsa yorum bırakmasını isteyeceğim, bir sonra ki küçük tatilimizi farklı bir yerde yapmak güzel olur ..








16 Ekim 2015 Cuma

Kurmaca

Aslında kız kıza tatilimizden bahsetmek istemiştim ama bu ruh halim, o zevkli tatilimizi bir kabus gibi anlatmama sebep olur.
İyisi mi daha keyifli bir günde ki yakın zamanda keyifli hale gelirim, anlatmak.
Yaşayıp giderken farkına varamadığımız birçok şey oluyor
Herkesin yaşadığı gün 24 saat ve ay ve yıl…
Herkes eşit şartlarda yaşıyor değil mi
Peki ama eşit şartlarda mı savaşıyoruz bu hayatla…
Aldığımız kararlar sadece bizi mi etkiliyor
Sabır ettiğimiz günler, aslında başka şeylere sebep oluyor mu, biliyor muyuz
Tercihlerimiz sonra pişmanlıklara dönüşüyor mu
Kimler “ne güzel bir hayat dersi aldım” demeyi başarıyor
Kimler isyan etmenin hafifliği ile savrulup gidiyor
Kimsenin hayatı mükemmel değil
Bunu hatırlatıyorum kendime ve çok önceden ben doğmadan önce alınan kararların hayatıma yaptığı etkileri düşünmek, geri alamayacağım zamanın yorgunluğu ile miskinleşmek istemiyorum
Oysa ki bugün bir ışık inmiş şehrime
Her indiğinde bende aydınlanırım
Her geldiğinde heyecanlanırım
Bugün de o günlerden
Hoş geldin

İyi ki geldin…

15 Ekim 2015 Perşembe

Ters Yüz



Kız kardeşim bir süre önce ters yüz filmini seyretmemi önermişti
ama çok yoğunuz ya, hayat 60 dk ara verilemeyecek kadar önemli ya
bir türlü izleyememiştim
bu akşam oğlumla çizgi film mi seyretsem diye film sitelerinde dolanırken 
ters yüz filmine denk geldim
tabi ki oğlum ilk 20 dk sonra babası ile oyun oynamak için beni bıraktı
hehehe iyi de oldu heyecanla, ilgi ile filmi seyrettim
bence tamamen bir yeni büyümeye başlayan ve çoktan büyümüşler için yazılmış bir film
beynin yönetiminin bu kadar güzel anlatılmış olması ve insan hayatı için nelerin önemli olduğunun 
sade bir şekilde aktarılması yüzümde tatlı bir gülümseme ile seyretmeme sebep oldu,
tabi ki filmin ortasında yanıma gelen dumanı üzerinde çikolatalı pudinginde etkisi yadsınamaz.

neşe, öfke,kaygı,hüzün ve kibir

ahh hayatımızda ne kadar etkililer,
hangisine direksiyonu vereceğimiz kesinlikle bizim elimizde
ama bizler en kolay neşemizi kaybediyoruz 
öfke devreye girdiğinde de dönülmez kayıplar yaşıyoruz

filmde de neşe kayboluyor ve sırası ile  eğlence adası, dostluk adası hatta aile adası bile çöküyor.
ben filmi seyrederken düşündüm, benim beynimde kim direksiyonda acaba, 

siz de kim direksiyonda...
neşeniz kaybolmasın :)  


11 Ekim 2015 Pazar

Aman Kızım...







Kadınlar ne zaman "dır dır" yapmaya başladı?
Peki erkekler ne zamandan beri "yalan" söylüyor ?

Hafif yağmur yağıyor,
kahve, çocuk erken uyumuş
neden kadın erkek mevzularına dalmıyorum, dedim.

İnsan neden var? sorusu çok derin anlamlar taşıyor
Kim  cevaplayabilmiş yaşananları, kimler çözüm bulmuş olanlara...
kimisi hafife alıyor yaşadıklarını, kimisi günlerce yataklara düşüyor üzüntüsünden

peki ama nasıl oluyor da yüzyıllardır, bin yıllardır hep aynı şeyler yaşanıyor
ama çözümü formülü olamıyor.

ben kendimce çıkarımlarda bulunuyorum bu konuda
tabi ki zamanlar değiştikçe ilişkilerin yaşanma şekilleri de değişiyor
toplumlar, ekonomiler, gündemler... herşey insanın kendini ifade edişine etki ediyor.
Yani şimdi sosyolojiye giriş dersi gibi olacak ama herşey kapitalizme gelip çatıyor.
ama ben bu akşam sıkıcı ekonomik değişimlerin kadınların konumlarını nasıl değiştirdiğini anlatmayacağım 
(sevgili hocam Prof.Dr. Gönül İçli'ye selam olsun)

Hani aşklar eskiden daha güzelmiş
hani dedeler nineler boşanmak, ayrılmak, evi terk etmek nedir bilmezmiş
bırakın böyle asi davranışları, eşler arasında yüksek ses olmazmış bile.
heee gelin onu benim küllahıma anlatın

kim ne biliyormuş ki zavallıların ne yaşadığını
sosyal medya mı vardı, gösteriş yapacakları, 
ya da sınırsız konuşma hakkı tanıyan cep telefonları mı vardı, annelerine saatlerce dert yanabilecekleri

"kocişimle pazar kahvaltısı"

"hediyelerin en güzeli sensin sevgilim" (pırlanta yüzük fotorafının altında)

"ellerine sağlık canım karım" (kadın ilk defa yemek yapmış eee fotoraf koymadan olmaz)

 daha bir sürü örnek daha

sonra evde kayınvalidelerle yaşıyormuş yeni gelinler
gün içinde patron kayınvalide (tabi ki ballı lokma gibi olanları ayrı tutuyorum)
akşam koca eve gelince ne yüksek sesi, hizmete devam
nede olsa; mutfakta aşçı, sokakta hanımefendi, yatakta bişey, gündüz hizmetçi, çocukların anası....
ezilen kadın kamburu diye bişey var bu ülkede.
tamam kemikler yaşlandıça yerine oturuyor yaşlı insanlar kısalıyor kabul ediyorum da
hangimizin babannesi anneannesi hala aynı boyunda yada geçtim boyu, hangisinde diz kapağı ödemi yok
yerlere kapanmaktan, eğilmekten bükülmekten.
o zamanlarda akıl veren arkadaş, kızının tarafını tutan aile de yok
"aaaa  bırak o zaman bu adamı, böle hayat geçmez" diyen arkadaş yerine
"öle söyleme beyindir, işinde gücünde arada olur huzursuzluklar, anlatmadın biliyorum bunları, sende unut"
ohhh unut dedi ya kadıncağız da unuttu.
evet unuttu, ya kanser olup ya ileride alzheimer olup unuturlar dertlerini.
(tabi ki 40 yılı bir yastıkda sağlıkla devirmiş tatlı çiftlerimize maaşallah demekten başka lafım olamaz)

Günümüz kadını çalışıyorsa, iş yerinde cinsiyetini yok ediyor ve erkeksileştiriliyor,
Kadın hakları dahilinde çalışma hayatında varolmaya çalışıyor, bunu çoğu zaman hem cinsleri ile de savaşarak yapıyor.
kabul ediyorum çalışma hayatı yoğun rekabet ve hızlı bir tempoyu gerektiriyor ama
üç erkek (ki aralarından biri yönetici konumundaysa daha güzel)
tabiri caizse geyik muhabbeti yaparken asla sorun olmaz da
sabah masasında makyaj yapan kadın, ayıplanır da ayıplanır.

neyse iş hayatına bir gün derin derin girerim güzel,çirkin çok anım var.

ne diyordum, kadın çalışıyorsa;
kadın çalışıyorsa para kazanıyor, faturaları ödüyor,
ihtiyaçlarını alıyor
plan yapabiliyor.

babanne çalışmıyordu
kocası mutfak alış verişi için para bıraktığı kadar ihtiyaçları karşılıyor
para biriktirecek olursa da bu paradan yapıp, ne trajiktir ki parayı da mutfağa saklıyordu.

günümüz kadını, okuyor, yazıyor, sürekli konuşuyor
sürekli paylaşımda
sürekli kıyasda, 
takipte
"o öyle yaptı, biz şöyle yaptık"
"bana bunu dedi"
"bunu bizde alalım" vs

kimse kimseye "kocandır sus öyle söyleme" demiyor
bide herkes kaçış planlarına dahil oluyor neredeyse

sonuç
adam gittiği yeri saklıyor yalan söylüyor
kadınlarda memnuniyetsiz bir şekilde sürekli dır dır yapıyor.

hangisi iyi bilmiyorum.
kişinin ruh ikizini bulması falan büyük yalan
bide yani niye ikiz olalım...
kişinin kendini tanıyan sağlıklı bir birey olması gerekiyor
her iki tarafında sağlıklı BİREYler olduğu bir birliktelik 
işte bu harika birliktelik

biz çocuklarımıza önce  kadın ve erkek olmayı öğretiyoruz
doğuyorlar renkler
büyüyorlar oyuncaklar
ufacık çocuklara "yuvada aşık oldu, sevgilisi var" diyen bir toplum olduk

kadın erkek olunur, 
birey olmak, kendine güvenmek ve şahsına münhasır bir insan olmak 
önemli
ben böyle bir çift tanıyorum
gerçekten ikisi de dünyalı
bu yazıdan ben haber verirsem haberleri olacak sosyal medya kullanmıyorlar
o kadar güzel İNSAN olmayı öğrenmişler ki fazla detay paylaşmasalar da aslında formülleri basit
hayatı birlikte sırtlıyorlar
önce kendilerine ve birbirleri ve topluma saygıları var
disiplinliler ve prensipleri var
her an herşeylerini anlatmıyorlar
yaşadıklarını abartmıyorlar
ahhh yazarken özledim bile arkadaşımı.

ne yazıktır ki bir tane örnek verebiliyorum 
şimdi bu yazı çok çok okunursa birçok insan
"onların ne sorunları vardır, sen bilmiyor

sundur" diyecek
tabi ki sorunlar olacak, sorunsuz bir hayat sıkıcı, heyecansız,uğraşmakdan uzak ne biliyim, oyuncuların saatlerce sustuğu Nuri Bilge Ceylan filmleri gibi olmaz mı,
onların da sorunları vardır ama onlar sorunlarını da düzgün şekilde çözebiliyordur.
çözebiliyodur diyorum hiç ulu orta duymadım eşi hakkında sayıp döktüğünü (olmasın da maşallah diyim nazarım değecek )
:)

hoooppp konu geldi çocuklara dayandı
BİREY  olalım , BİREY yetiştirelim...
sosyal mesajda gitti 
iyi geceler 

7 Ekim 2015 Çarşamba

Annelik Okulu ve Ekim Ayı

akşam geç vakit kapı çalıyor, gelen pijaması ve küçük kızı ile komşunuz ise
kabul edin artık büyüdünüz.
evin her daim toplu olmasını sağlayan komşuluk ilişkileri,
hasta olsam gelir, diye düşünebileceğiniz sağlam bir dost
iki dakika çocuğumu emanet edebileceğim biri.
aaaa ne büyümesi, eni konu yaşlanmak bu
oturmuş komşulardan bahsediyorum.
ama annemden özendiğim şeyleri şimdi kendim yaşamaya başladım, o yüzden sanırım.

aslında boş kağıdın başına oturduğumda, bugunden bahsedecektim,
sabah değişik bir sıcaklıkla ve serinlik veren sisden.
parkdaki ıslak salıncaklardan ve köpeklerden
ama yaşadım bitti, tekrar edebileştirmeye çalışmanın manası yok.
hem de onca imla hatası yapıyorken:)
şaka bir yana dün gece hevesle yazdıklarım imla ve yazım yanlışları içinde uçup geldi buraya
kontrolu daha sıkı tutmalıyım, ne mutlu bana ki arkadaşlarım ve eşim yazımı okuyup beni olumlu eleştirileri ile yücelttiler.

ekim ayı birçok insan için yenilik ayıdır
belki okulların açılması veya mevsim dönüşümü neden oluyordur ama
bende etkileri her yıl büyük yaşanıyor.
her eylül ekim ayında okul, kalem, defter isteği ile dolar taşarım.
birkaç kalem ve defter ile bu isteği bastırır, kendi kendime okuma listeleri hazırlar
kütüphanemde okunacak kitaplar rafı yaparım.
geçen yılların birinde çok sevdiğim bir dil olan italyanca
öğrenmek için kursa bile yazılmıştım ekim ayında.

oğlumun doğum günü de ekimin biri
sanırım bu yaşıma kadar kayıt olduğum ve bitirdiğim en önemli okul, annelik okulu olacak
gerçi annelik okulundan mezun olunmuyor ki ....
anneciğimin forması hala üzerinde
anneee hasta oldum
annneeeee temizlik var
annne gezelim
annneeee annneeeeeee
şükürler olsun yanımızda,
sağlıklı ve enerjik bir insan annemiz
buradan annesini kaybeden arkadaşlarımın acılarını paylaşıyorum . rahmet diliyorum .zor bir durum...

kişi ne kadar çok yardım isterse ve o isteği ne kadar çok karşılaşırsa o kadar dayanıksız oluyor.
annemin yardım isteyeceği bir annesi olmamış her zorlukla kendisi başa çıkmış
süperman gibi bişeydi, hatırlıyorum
yorulmazdı
sıkılmazdı
durmazdı
ama bizler feci dayanıksız ve mız mızız
kendimi ve kardeşimi bu manada çok eleştiriyorum
sürekli yedek tekerleklerin üzerinde giden
bisikleti yeni alınmış çocuklar gibiyiz
düşmekten o kadar korkuyoruz ki iki tekerleğe geçiş yapmıyoruz.

bunun adı kolaycılık bence
kolaycıyız
dert yanmak daha kolay
yardım istemek de öyle...

bakalım şimdi yazıldığım bu annelik okulunda
daha ikinci yılım
ne dersler, ne öğretmenler değiştireceğim
ne sınavlardan geçip nelerinde kalacağım...
oğlum bana neler öğretecek.
yazar paylaşırım.
ama yok yok anne çocuk blogu yapmıyorum :)
ne varsa o bloglarda, bazıları çok da yararlı aslında
ama ben korkmuşum demek ki ...
iyi geceler

4 Ekim 2015 Pazar

Evrim ve Onun Renkleri Yayında

bu işler yani bu yazma işleri, kim biraz okuyor biraz afilli konuşuyorsa "sen yaz, güzel yazarsın" diye sosyal bir gaz üzerine kurulmuş gibi gözükse de asılda o sosyal ortamın sesi çoğu zaman doğru konuşur. okuyan düşünen ve konuşan bir ruh yazmayı ister, gizli gizli sürekli yazar ama şu okuyanlar nasıl düşünür, beğenir mi diye içi kemiren kurtlar yıllarca elini tutar insanın .
bazı yaşlar var dönüm diyebileceğim, otuz yaşım içinde öle demek yerinde, yok anne çocuk blogu yazmayacağım başarılı da olamam zaten çünkü bu annelik işinde hiç "azime" değilim. azime benim espiri olarak azimli insanlara koyduğum tatlı bir isim bu arada bir azime teyze vardı çok çalışkan çok temiz tertipli bir kadındı aklımda öle kalmış.
herkes günlük yazmıştır sanırım  yada hatıra defteri, ben günlükden ziyade hayatı an an yazardım, hikayeleştirirdim, bazı zamanlar zihnimden yazardım, kalemim düşünceme yetişemezdi, rüzgar essin, dal kalksın vapur gitsin herşey bana ilhamdır ama özgür olamamak ve dediğim gibi beğenilir mi kaygısı ilan etmeme engel oldu.
işte bu yaşımın öz güvenine özgürlüğüne ihtiyacım varmış, şimdi bakıyorum doğal olmak, saygılı bir şekilde özgür olmak kuralsız olmak beğeniliyor. okuyan biri varsa diyecek ne kadar takmış beğenilmeye... yok yok takmadım ama övgü duymak herkes kadar benimde hoşuma gidiyor ve motive oluyorum niye şimdi ben sanat için sanat yapıyorum diyim ki...
amacım düzenli, içimden geldikçe yani sık sık yazmak, bloglamak yaşamı. bu ara pek bir renkliyim o yüzden 2010 da münzevi diye açtığım bu blogu Evrim ve Onun Renkleri şeklinde değiştirdim. içimde hala bir yerlerde bir münzevi var o kesin ama sanırım onu 70 yaşımda falan yanıma alacağım çünkü şuanda hayatım eğlenceli bir şekilde kalabalık. oğlum var 2 yaşında, eşim var 6 yıldır, annem var ki ondan sık sık bahsederim harika bir kadın. kız kardeşim var laf aramızda o bir azime:) yiğenim var dünya tatlısı sarışınım, erkek kardeşim var... ailem var şükürler olsun.
o zaman tekrardan merhaba, eski yazdıklarımı özellikle silmedim münzevi nasıl çicek açmış arada kendimde görmek isterim diye..
iyi geceler.